21 Şubat 2014 Cuma

[GKK Blog Tur] Zoran Drvenkar - Aleve Dokunmak || Kitap Yorumu

Orijinal Adı: Touch the Flame
Türkçe Adı: Aleve Dokunmak
Yazar: Zoran Drvenkar
Çevirmen: Murat Özbank
Sayfa Sayısı: 248
Basım Yılı: 2013
Dili: Türkçe
Yayınevi: ON8 Kitap
Tür: Dram



Avrupa edebiyatının özgün sesi Zoran Drvenkar'dan, akıllara zarar bir baba-oğul buluşması...
Kulaklığı takın, sesi açın: Az sonra ortalık epey karışacak!
"Babamın ne düşündüğünü bilmiyorum, bilmek de istemiyorum. Tek bildiğim, kilometreleri tek bir hedefe, birbirimizden ayrılmak hedefine ulaşmak için yutacağımız ve yol boyunca susacağımız. Ben tespihböceği gibi içime kapanmış, walkman'imi dinliyorum; babam da kolunu camdan sarkıtmış, aynalı güneş gözlüklerinin ardından, akmakta olan manzaranın zevkini sürüyor. Mükemmel bir takımız biz."
Lukas, annesinin ısrarı üzerine, yedi yıldır görmediği babasıyla bir hafta geçirmeyi kabul eder. Yüklendiği tek bir sırt çantası ve bin çelişkili duyguyla çıkar yola: Bol kırgınlık, bol merak, belleğin izin verdiği oranda da eser miktarda sevgi. Zaten bu evlere şenlik baba ve onun kara mizah dolu ailesiyle yüzleşirken, ne hissettiklerinden bir şey anlar insan, ne de düşüncelerinden. Berlin'i Hamburg'a bağlayan karayolu, kulaklıklardan sızan U2 tınılarını dinlerken, belki de en ilginç ikililerden birine ev sahipliği yapıyor... ve okur daha bir olaya, bir duyguya bile kendini kaptıramadan, karamboller art arda sıralanıyor.
Babasından uzak büyümüş bir oğul, ailesini terk etmiş bir baba. Belki de son kez görüşecekler. Üstelik, bu ailenin sözü edilmez bir karanlık geçmişi var ki, dalıverdikleri akla zarar kovalamacayı ve havada uçuşan yumrukları açıklamaya yetiyor... Alman edebiyatının özgün sesi, Onlardan Biri'nin sevilen yazarı Zoran Drvenkar, yine zamanı akışına yabancılaştırırken soruyor: İki yabancının birbirini tanımak için kaç güne, kaç kilometreye ihtiyacı olabilir?
(Tanıtım Bülteninden)


Olur mu molur mu derken 3. turu da geride bırakıyoruz aman nazar değmesin! Ve 3. turumuzun konuğu Aleve Dokunmak ile Zoran Drvenkar. Kendisi ilk kez okuduğum bir yazar. Drvenkar bu kitabında bir baba oğul hikayesine parmak basıyor. Senelerce babasını görmemiş olan Lukas'ın hikayesini okuyoruz. Şunu söylemeliyim ki Alman Edebiyatının dili bana hep çok ağır gelmiştir. Ancak Aleve Dokunmak isminin aksine su gibi aktı gitti diyebilirim. Ancak babası ile problem yaşayan bir çocuk olarak Lukas'ın yaşadıkları beni derinden sarstı. Lukas 7 yıl aradan sonra babasının onu tanımaması yaşını bile hatırlamayışı ve Lukas'ın babası hakkında öğrendiği ilk şeyin onun kanser olması gerçekten insanı çileden çıkarıyor. Şu hayatta tahammül edemediğim bir şey varsa oda gamsız ve sorumsuz babadır. Ne katlanılmaz yaratıktır o öyle. İşte kitabı okudukça Lukas içim parçalanırken babasına bir hayli sövdüm.
Lukas'ın babası ile geçireceği bir kaç gün adeta bir kaç yıl tadında geçiyor. Zira bir otomobil yolcuğu ile başlayan bu hikaye, geçmişin tozlu anılarına kadar uzanıyor. Hayatı boyunca tanımadığı ve görmediği akrabaları ile tanışacak olan Lukas tüm bunların üstüne birde üvey kardeşi olduğunu öğrenecek!
Peki sonra ne olacak? Lukas'ın tepkisi ne olacak diye merak ediyor ve kitabı okumak istiyorsanız çekilişimize katılın!

Altı Çizili Cümleler:
1. Bana soracak olursanız, bir insana sessizlikle işkence yapmak mümkündür; en büyük ceza, sessizliktir.
2. Önceden babam hayatımda yoktu, şimdiyse var ve ben varlığıyla yokluğu arasındaki farkı göremiyorum.
3. Avanaklığa ödül verilmez ve eğer doğru paketlemeyi becerirsen, insanlara kakalayamayacağın şey yoktur.
4. İnsan bazı mikroplara karşı önceden bağışıklık kazanmış olmalı ki, yaşayabilsin.Ben aynı şeyin, insanın yaşamda karşısına çıkan bazı durumlar için de geçerli olduğunu düşünüyorum.


Destekleri için ON8 Kitap'a teşekkürler.

13 Şubat 2014 Perşembe

2.Gezgin Kitap Kardeşliği Blog Turu 'Sevgililer Günü' Kitap Yorumu + Sevgililer Gününde Neler Yapılır?

Kitabın Adı: Sevgililer Günü
Yazar: Barbara Dunlop, Nicola Marsh, Jessica Hart
Çevirmen: Nigün Özbörek
Sayfa Sayısı: 336
Basım Yılı: 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Harlequin
Türü: Romantik




İhtiraslı Gece                                           Milyarder Hunter Osland gözlerine inanamıyordu. Ailesinin yeni satın aldığı şirketin çalışanlarından biri, tek gecelik ilişki yaşadığı Sinclair Mahoney'di. Yaşadıkları ihtiraslı gecenin anıları zihninde hala taze olan Hunter, ilişkilerini yeniden canlandırmak istedi. Ama Sinclair'in şirketin yeni CEO'suna karşı ihtiyatlı davranması, Hunter'ı bambaşka bir eylem planına yöneltecekti.
Önce Sinclair'e yönetim kademisinde ne kadar çekici olduğunu gösterecek sonra da bunu yatak odasında ayrıca ispatlayacaktı.                                                                                                                                                                              
Aşkın Rolü                  
Cashel Burgess'ın halkla ilişkiler ekibi, şirketin itibarını kurtarmak ve patronun müşfik yönünü gözler önüne sermek için bir fikir öne sürer. Cash, Avustralya'nın en romantik çiftinin seçileceği Sevgililer Günü yarışmasına girecektir. Tek sorun Cash'in bir kız arkadaşının olmamasıdır. Lucy Grant ise beş para etmez eski kocası yüzünden  Sevgililer Günü'nden nefret etmektedir. Cash ona reddedemeyeceği bir teklif yapar. Avustralya'nın en eğlenceli çifti olmuşlardır. Ancak erkek, sevgili rolünü bu kadar iyi yapınca, kadın da bu kurguyu gerçeğe dönüştürmeye heves edecektir illa ki.                                                                                                                                                                                                                                                                                Peri Masalı Miranda kalabalıkların içinde kaybolmayı tercih eden biriydi. Ancak bu bir peri masalı düşlemesine engel değildi. Yeni patronu Rafe Knighton inanılmaz derecede karizmatik ve çekici biriydi ama Miranda'nın beyaz atlı prensi olmaya uygun değildi.
Rafe Knighton artık durulmak ve hayatını birleştireceği kadını bulmak istiyordu. Amacına ulaşması için Miranda'nın organizasyon yeteneğine ihtiyacı vardı. Ancak onunla zaman geçirdikçe başkalarının dikkat etmediği birçok özelliği olduğunu fark etmeye başladı.  Acaba dediği dedik Sinderella hak ettiği sona kavuşacak mı dersiniz?       

Kitabımız tek kitap gibi gözükse de aslında bünyesinde 3 kitap yani 3 ayrı hikayeden oluşuyor. Dürüst olmak gerekirse normal şartlarda böyle kitapları hiç sevmem. Sanki hepsi birbirine girecekmiş gibi hissederim. Ama bu tur kitabımda bir önyargımı kırmış oldu. Özellikle benim gibi çalışmaktan kitap yüzü göremeyen insanlar için biçilmiş kaftan. Her biri 112 sayfadan oluşan beyaz dizi tadında 3 hikaye var kitapta. İsmi ile tur tarihi tam denk gelen güzel bir gündeyiz. Aslında benim yorumum yarın olacaktı ama yarın tam gün çalışıyorum ve bu satırları yazacak bir dakikam bile olmayacak maalesef. O yüzden affınıza sığınarak bugünden yazıyorum. Kitap daha İhtiraslı Gece'den yani ilk hikayeden insanı içine alıyor ve nasıl başlayıp nasıl bittiğini anlayamıyorsunuz. 
Tek gecelik bir ilişkiden sonra bir daha yollarını ayrılamayacağını sanan Hunter ve Sinclair trajikomik şekilde tekrar karşılaşacaklar hemde aynı ortamda çalışmak zorunda kalarak! Peki bu durumda o tek geceyi yaşamamış gibi davranmak ne kadar kolay? Bunu kitapta görüyoruz. Hunter, Sinclair'in hayatında tek gecelik bir aşktan ziyade aynı zamanda bir baştan yaratıcı. Hunter'ın Sinclair üstündeki etkisi okunmaya değer.
"Ve çünkü seni kollarıma aldığımda , ait olduğun yerdeydin."

İkinci hikayemizi Aşkın Rolü'nün ana kahramanları Cashel ve Lucy bana ilk tur kitabımızın kahramanları Jess ve Gray'i hatırlattı. Belki onların ki kadar masum değildi ama ikisinin de kapısı aynı yere açılıyor.Şöyle ki; Cash'in kendini ıspatlayacak bir reklama ihtiyacı var (Jess gibi) Lucy'nin ise annesinin evini kurtaracak kadar paraya. Peki bu para nasıl ve nerden gelecek? Tabi ki Cash'ten! Ama hayatta hiçbir şey karşılıksız olmadığı gibi bununda bir karşılığı olacak. Cash ve Lucy bir süre sevgili rolü oynayacak peki bu oyunun hiç bir bedeli olmayacak mı? Bunun için sizi kitabı okumaya davet ediyorum!
"İnsanların bana acımasından nefret ederim."

Ve gelelim son kitabımız Peri Masalı'na; Aslında çoğumuz çocukluğundan beri beyaz atlı prensini beklemiyor mu? İşte Miranda'da onlardan biri. Peri masalımız Miranda ve beyaz atlı prens olan Rafe'in hikayesini anlatıyor. Rafe ile Miranda bir şekilde tanışırlar. Bundan sonra bir önceki hikayemizde olduğu gibi oyun içinde buluruz kendimizi. Rafe üstündeki 'çapkın erkek' gölgesini silmek için Miranda ile iş birliği yapar. Sonra ne mi olur? Tabi ki söylemeyip çıldırtcam sizi :)
"Sen bir peri masalı yaşamak istiyorsun.
Kesinlikle doğru ve daha azıyla yetinmeye de hiç niyetim yok."

Ve gelelim turda bana düşen kısma; Sevgililer gününde neler yapılır?
Sevgililer gününde yapılması gerekenler arasında, ilk olarak 14 Şubat sevgililer gününün özel bir gün olduğunun hatırlanması gerekmektedir. 14 Şubat 2014 Cuma gününe denk gelen sevgililer günü nedeniyle, iş yoğunluğuna kapılıp, sevgililer gününün büyüsünü unutmamak gerekiyor. Patronunuz size izin vermeyebilir, ya da kendi işiniz ise elemanlarınıza güvenemiyor olabilirsiniz; ama, işin bir öncesi; yani sabah kahvaltısı; bir de sonrası var ki; akşam yemeği; ve sonrası…
Sevgililer gününde yapılması gerekenler arasında ilk olarak, sevgililer gününde ne yapılır; ve sevgililer gününde neler yapılabilir sorusuna yanıt olarak, sabah yataktan, ondan öncekalkmanızı öneriyoruz… Sabah uyandığınızda zorluk olmaması adına, bir gün öncesinden, sevgilinize takip edebileceği küçük notlar hazırlayabilirsiniz… Sevgililer gününde ne yapılır sorusuna yanıt olarak, sevgililer gününde yapılması gerekenler arasında, kalkıp ona güzel bir kahvaltı hazırlamanız ilk sırayı alıyor. Hazırlayacağınız kahvaltının ise sıradan bir kahvaltı olmamasına özen gösterin; her sabahkinden farklı olmalı; mesela, yumurtaları kalp şeklinde pişirin; kahvelerin üzerine bir kürdan yardımı ile kalp resimleri çizin; ve güzel bir kahvaltı ile, sevgililer gününde neler yapılabilir sorusunun ilk yanıtını gerçekleştirin..

Sevgililer gününde yapılması gerekenler arasındaki bir diğer şey de elbette kahvaltı sonrası… Malum, işe pijamaları; ya da ev giysileri ile gitmeyecek… Giysilerini alacağı dolabın kapağına, ayakkabılarını seçeceği dolabın üzerine, onu ne kadar çok sevdiğinizi anlatan; hayatınızdaki önemini vurgulayan bir takım notlar yazabilirsiniz… Bu notlardan bir kaç tane de cebine; ve hatta mümkünse, iş yerindeki çalışma ortamında görebileceği yerlere de yerleştirebilirseniz, sevgililer gününde sürekli sizi hatırlayacak; yanında olamasanız bile, kendisini sürekli sizin yanınızda gibi hissedecek; ve gülümseyecektir.

BuSevgililer gününde yapılması gerekenler arasında, ilk olarak 14 Şubat sevgililer gününün özel bir gün olduğunun hatırlanması gerekmektedir. 14 Şubat 2014 Cuma gününe denk gelen sevgililer günü nedeniyle, iş yoğunluğuna kapılıp, sevgililer gününün büyüsünü unutmamak gerekiyor. Patronunuz size izin vermeyebilir, ya da kendi işiniz ise elemanlarınıza güvenemiyor olabilirsiniz; ama, işin bir öncesi; yani sabah kahvaltısı; bir de sonrası var ki; akşam yemeği; ve sonrası…
Sevgililer gününde yapılması gerekenler arasında ilk olarak, sevgililer gününde ne yapılır; ve sevgililer gününde neler yapılabilir sorusuna yanıt olarak, sabah yataktan, ondan öncekalkmanızı öneriyoruz… Sabah uyandığınızda zorluk olmaması adına, bir gün öncesinden, sevgilinize takip edebileceği küçük notlar hazırlayabilirsiniz… Sevgililer gününde ne yapılır sorusuna yanıt olarak, sevgililer gününde yapılması gerekenler arasında, kalkıp ona güzel bir kahvaltı hazırlamanız ilk sırayı alıyor. Hazırlayacağınız kahvaltının ise sıradan bir kahvaltı olmamasına özen gösterin; her sabahkinden farklı olmalı; mesela, yumurtaları kalp şeklinde pişirin; kahvelerin üzerine bir kürdan yardımı ile kalp resimleri çizin; ve güzel bir kahvaltı ile, sevgililer gününde neler yapılabilir sorusunun ilk yanıtını gerçekleştirin..
Sevgililer gününde yapılması gerekenler arasındaki bir diğer şey de elbette kahvaltı sonrası… Malum, işe pijamaları; ya da ev giysileri ile gitmeyecek… Giysilerini alacağı dolabın kapağına, ayakkabılarını seçeceği dolabın üzerine, onu ne kadar çok sevdiğinizi anlatan; hayatınızdaki önemini vurgulayan bir takım notlar yazabilirsiniz… Bu notlardan bir kaç tane de cebine; ve hatta mümkünse, iş yerindeki çalışma ortamında görebileceği yerlere de yerleştirebilirseniz, sevgililer gününde sürekli sizi hatırlayacak; yanında olamasanız bile, kendisini sürekli sizin yanınızda gibi hissedecek; ve gülümseyecektir.


Bu güzel kitabı kazanmak için tek yapmanız gereken çekilişimize katılmak.

9 Şubat 2014 Pazar

2.Gezgin Kitap Kardeşliği ile Blog Turu 'Sevgililer Günü'-Kitap+Yazarların Tanıtımı

Göz açıp kapayıncaya kadar 2. turumuz da geldi. İş yorgunluğu öyle bir üstüme çöktü ki blog ile ilgilenmek şöyle bir dursun kendimle bile ilgilenemiyorum. :) Ama blog turu sayesinde tamamen yaymaktan kıl payı kurtarıyorum. Buda her şeyin yanında ekstra bir artı. Neyse lafı çok uzattım, 2. turumuz sevgililer gününe denk gelmişken kitabımız da tamda gününe yakışır bir isimde. 'Sevgililer Günü' kitabımızın ismi, tek kitap gibi dursa da bünyesinde 3 ayrı hikaye, 3 ayrı kitabı barındırıyor şimdi onlara tek tek, kısa kısa göz atıcaz. 
Kitap yorumu ve Sevgililer günü ile ilgili küçük tüyolarla 14 Şubatta tekrar karşınızda olacağım.










a Rafflecopter giveaway

Kitap Haberi; Erol Çelik - Ağlatan

Kitabın Adı: Ağlatan
Yazar: Erol Çelik
Çevirmen: -
Sayfa Sayısı: 380
Basım Yılı: 2014
Yayınevi: Avrupa Yakası Yayınları
Tür: Gerilim


Her şey gerçek olmasını istediğin şeyle ilgilidir.Fenerin ışığı söndüğünde, lanet köyü sarar.Cadı dokundu, kara adamlar ağlamaya başladı.Buradaki hiçbir kötülük sahipsiz değildir.Kan ve barut kokuyordu ağlayan meyhanenin içi.Bir cadı ölür, yeni bir cadı doğar, bunu hiç kimse engelleyemez.Ağlamak, öfkelenmekten daha ucuz olmalıydı.Bir kadın yalvarıyorsa, korktuğu için yalvarırve akıllı bir erkek, hiçbir şeyden korkmaz.“Heyula, Satranç Ve Şövalye, 19 Numaralı Koltuk”kitaplarının yazarından...


 Çorak toprakların ortasında yemyeşil bir köy. Etrafında hiç deniz bulunmayan ama deniz feneri bulunan bir köy. Ağlayarak tedavi olan köylüler. Deniz fenerine mahkum yaşlı bir kadın. Karakterleri birbirlerinden çok farklı bir sürü ayyaş. Topal bir hancı. Asla sönmemesi gereken ışık. Ruhları kararmış adamlar. Yolu yanlışlıkla bu köye düşen bir gazeteci. Gerçekleri öğrenmek isterken, gerçek olmasını istediği olaylara sürüklenen bir gazeteci. Genç bir kızın kaderinde yaşamak isteyen ama gerçeği kaybeden bir gazeteci.
Erol Çelik yeni kitabında, gerçek olmasını istediğiniz şeylerin arasında dolaşıyor.
Türk gerilim yazarı Erol Çelik’ten, Ağlatan.   

Erol Çelik'ten Ağlatan Hakkında;
1996 yılında bir öykü yaşamak istedim. Gerçek olmasını istediğim bir öykü. Kendim hayal edip, o öykünün içinde olmak istedim. Bu yüzden merak ettim ve merakımın peşinden koştum. İnanmadığım ama inanmak istediğim bir öykü olsun istedim. Bu yüzden hiç tanımadığım bir dünyada, hiç tanımadığım insanların yanında olmak, onların aldığı soluğu hissetmek, onların inandıkları şeyleri kabullenmek istedim.
Bu yüzden o öykünün kahramanı oldum. O kahraman, benim gibi düşünsün istedim. Ona sadece öykülerde olur zannettiği bir aşk yaşatmak istedim. Bir cadı masalına inanmasını, o cadının köylülere yaptığı kötülükleri yaşamasını istedim. Hatta kibrinin kurbanı olup, kendini cadıdan üstün görmesini, köylülere yardım etmesini istedim.
Hiç deniz olmayan bir yerde, deniz feneri öyküsüne inanmasını istedim. Hiçbir şey elinde olmasa da, sahiplenmesini, sanki aklında ürettiği bir dünyadaymış gibi yaşamasını istedim.
“Her şey gerçek olmasını istediğin şeyle ilgilidir,” diyen yaşlı bir adamın sarhoş gözlerinde, onun anlattığı öyküyü gerçeğe çevirmesini istedim. O öyküyü gerçeğe çevirip çevirmeyeceğinin sürüncemesini yaşamasını istedim.
Gerçek olan, yaşlı adamın anlattığı öykü olmasa da, o öykünün kahramanı olmak istedim. Bunu yapabileceğime inandığım an, Ağlatan’la yüzleşmeye hazır olduğum andı.
Bu yüzden, ağlamamak için çırpınmaya hazırdım.
Bu öykünün kahramanı kim diye sordum kendime?
Bu öykünün kahramanı, Ağlatan’ın kudretini kıskanıp, onu, kibriyle yok edebilir miydi? Ağlatan’ın bir kadın olduğunu anladığı an, bu mücadeleye aşkı için girdiği an, sonuçlarına katlanabilir miydi?
Ne kadar uğraşsa da, gerçek olmasını istediği bir öykünün kahramanı olabilir miydi?
Bunu öğrenmek bile, beni o öyküyü yaşamaya zorladı.
Bu yüzden, yaşlı bir kadının dokunuşunda ağlamak bana cazip geldi.
Beyaz bir deniz fenerinin gölgesindeki kızın çığlığını duyduğum an, neyin gerçek, neyin hayal olduğunu öğrenmek istedim. Her attığım adımda, mistik bir öyküyü kucaklamak istedim.
O zaman bu öykünün kahramanı olmalıydım.
Oldum da.
İşte o zaman, gerçek olmasını istediğim o mistik öykünün lanetini soluduğumu fark ettim. Fotoğraf makinesindeki donuk bir kare olarak yaşamayı kabul ettim.
Bu yüzden son sözü koymak istedim ama son sözü bulamadım. Onun peşinden koştum. Gerçek olmasını istediğim öykümün peşinden.
Ağlatan der ki, “gerçekler gözyaşlarınızla yıkanabilir.”
Bence, bu öykü boyunca kimsenin sizin başınıza dokunmasına izin vermeyin.

1 Şubat 2014 Cumartesi

1.Gezgin Kitap Kardeşliği ile Blog Turu: Travma Sonrası Aşk Çarpması | Kitap Yorumu + Alıntılar

Bazen unutmamak gerekir!


Orijinal Adı: Almost
Türkçe Adı: Travma Sonrası Aşk Çarpması
Yazar: Anne Eliot
Çevirmen: Fatma Zeynep Öztürk
Sayfa Sayısı: 424
Basım Yılı:  Ocak 2014
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pena Yayınları
Tür: Genç-Yetişkin , Romantik





Jess Jordanın hayatı yaşadığı bir travmayla altüst olur. Hiç arkadaşı yoktur. Hayatının önemli bir kesitini hatırlayamaz. Geceleri gözlerini her kapadığında hep aynı kâbus onu çığlıklarla uyandırır. Bu yüzden gündüzleri uyumaya çalışır ancak bu şekilde normal hayatını devam ettiremez. Bu durum onu çok yorar. Ancak Jess artık eski hayatına dönmek istiyordur ve bunun için bir plan yapar: Okuldan arkadaşı Gray Porter onun sahte sevgilisi olacaktır. Ama kusursuz olduğunu düşündüğü planı onun karşısına beklenmedik sürprizler çıkarır ve hayatının altüst olduğu o anı hatırlatır...
(Tanıtım Bülteninden)

İlk tur heyecanı alıp başını gitmişken küçük aksaklıklar olsa da yüzümüzün akıyla çıktık bu işten. Çalışmaktan fırsat bulamayıp kitabı bitiremeyeceğim diye ödüm patlasa da çok şükür öyle bir sorun da yaşamadım çünkü kitap her şeyi ile h-a-r-i-k-a çıktı!
Kitabı yeni alacaklar, almayı düşünüpte tereddüt edenler varsa tereddütü bir kenara atıp kitaba sarılabilirler zira ellerinden bırakamayacakları bir kitap onları bekliyor. 
Yeni bir yayınevi, yeni bir kitap olunca insanda acaba sorusu elbette oluyor ama önyargı duvarını yıkıp şans verirseniz. Bu işin çokta yeniye eskiye bakmadığını göreceksiniz.
Neyse sizleri daha  fazla merakta bırakmadan kitabımızın konusuna gelelim.
Jess 'neredeyse' tecavüze uğrayarak bir travma yaşamış ve o güne dair hiçbir şey hatırlamamaktadır. Bu olay onun içine kapanmasına, kendini dış dünyaya tamamen kapamasına ve ailesinin gözünde anormal olmasına sebep olmuştur. Oysa Jess bu sene stajı kazanıp üniversite okumak istemektedir ama öncelikle ailesine 'normal' olduğunu kanıtlamak zorundadır. Ve bunun için son ve tek şansı vardır. Geekstuff.com stajı! Son görüşmeye kalan Jess staj yerinde acı gerçekle karşılaşır burada yalnız değildir, bir rakip onu beklemektedir. Buda bizim yosun gözlü kahramanımız Gray'den başkası değildir. Gray sadece yeşil gözleri dalgalı saçlarıyla yakışıklı değil  aynı zamanda centilmen ve kahraman ruhludur da. Yani bu sefer ki ana karakterimiz diğer kötü çocuklardan çok farklı!
Bu staj karşılaşması Jess ve Gray'in hayatlarını bambaşka ama bir o kadar güzel bir yöne sürükleyecek. Öyle ki sadece üniversiteye gidebilmek için aralarında imzaladıkları sözleşme onları büyük bir aşka götüren ilk adım olacaktır. Bundan sonrası kitapta saklı daha fazla anlatıp tadını kaçırmak istemiyorum. Jess ve Gray'in yer yer yürek burkan yer yer içinizi sımsıcak yapan hikayesini okumanızı şiddetle tavsiye ediyorum!

Alıntılar:
1. Fauller ne kadar sert ve gerçek olursa olsun, gerçek hayatta yeniden oynatmalar yada ceza puanları yoktu.
2.Kimsenin benim baloncuğuma girmesine izin vermezdim ama Gray, onu nerdeyse onu patlatcaktı. 
3.Boğazımda ve göğüsümün derinliklerinde gittikçe artan tuhaf bir heyecan hissettim. Tanrım. Sanırım bu daha çok kelebek anlamına geliyordu. Dehşet verici kelebekler. 
4.Bakışları o kadar içten ve açıktı ki kırık kalbine kadar her şey, görebilecektim sanki.
5.Paramparça olan içimi saklamak için şekilden şekle girmede ustayım ben.
6. Cehennem. Dünyadaki cehenneme düştüm.
7.Uyur veya uyanık, onun bulunduğu yer her nasılsa birden dünyadaki en tatlı yer oluverirdi.
8. Bana bakışı kalp atışlarımı hızlandırıyor. Bu çocuğun öylece dikilmesi bile beynimi iltifatlarla dolduruyor, tam bir aptal gibi davranmama sebep oluyor ve günde en az iki kez kelebeklerle kalbimi durduruyor. Ha bu arada, sadece ondan bahsederken bile oluyor bunlar.
9.Mutluluktan erirken kim doğru düzgün düşünebilir ki? Ben yapamıyordum.
10.Ben sana o kadar aşığım ki canım yanıyor.
11.Seni istiyorum. Hepsinin gerçek olmasını istiyorum. Bambaşka biri olmak istiyorum.

Ve en güzel haberi sona sakladım eğer bu muhteşem kitaba sahip olmak istiyorsanız çekilişimize katılın!
Çekiliş için TIK!
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...